Baygın Sarmaşık

gladyatör balo da
ruhu tefeci
geveze kostüm
kalıntı suretler takar
kısa kirpikli , kalın
uyudukça
durmayan akrep
yakut şebnemini
asar çınarına
telli duvaklı
çınar mor menekşe
yaprağını diker
pleybek tavuskuşu endam
kor kelepçe
eskidi diye ömrünün duvarlarında
topukları delik
çamuru vıcık
çiğner ağzında huysuzluğumu
çingeneden seslice
tabana kuvvet balıkçı!
oltanla
gökyüzüne bırak beni
demesem
saf inciden arttıkça dişlerinde
gamsız papatyalar
aynamda yüzünü pembeler
güneşe bakarken
eklemsiz gölgelerin biçimsiz
kucağında bahardan kalma renkle
sevimliydin

körebe oynayan ellerim
acıbadem kokan
kuşkuların sessizliğinde
çelenksiz ölüm getirmek nedir?
karanlık ninniye devşirirken saatlerini
pazar sabahlarıma
zeytin
çay
biraz reçelle
ağzımda kalan o tat
alaca duygularıma beyaz bir gülücük
hevesli gamzelerine

aşılı kulaklar
beline kadar batmış
zamana dokunmadan
asfaltın beyazları
işten dönerim
kolumdan elime sarkar
üç yüz yirmi gramlık çantam
gözlerim kapanır
incecik duman
hayal meyal
bahçemde semaver
yorgunluğumu tarar
sanki yavrusuyum acıtmaz
korkularımı parlatmazdın
balonumda kilitli helyum
bileğimde ince iple
yeminliydin

bozgun düştükçe
sünepe krallar
kül olurken ağıtlarıma
kel sözcüklerine bir bakış çaldım
maket bıçağımla bilerken kalemimi
hırsızdım, kötüydüm
büyülü yıllarına
parlement ateşler taşımak
samyeline özgü terli sesin
yalandan yumuşak
akşamdan sabaha
kamburuma öfkeliydin

badana yaptığın fırça
yırtık atmosfer parabolü
adım adım
bir iki sekiz on beş
elini yutsa (tutsa) siyah mavinin
ağzında tiner
kokusu
ölülerin maçında
aynı alkış
tezahüratlar
ergen küfü
çaya batan siluetin
ıslak karanlık
teli bozulmuş sesler vuuu vuuu
sızar
kabus yüklü dünya
soğuk mürekkep damıtır
çığlık soluyan imzam
sıcak bir hissi arıyorum
kir yürür
eskizlerime
topuklu kelepir gülmeler
dokunurken körpe yüzüne
kibrit ucu kadar vakit
aklı köfte ekmektedir
şoförün radyosunda
uykusuz
baygın
sarmaşık yollarında
dinlediğim şarkılar kadar kaldın
Elif Altıntaş